“BİZLERE YAŞAMA SEVİNCİ VER”

C. Akça ATAÇ
2 min readApr 10, 2024

Madem bizimkilerin yanındayım, hâlâ herkes hayattayken belki de son şansım diyerek, biraz da nostalji olsun istedim ve bu sene Ramazan’da oruç tutmaya niyet ettim. “İmsak 5.36, iftar 18.58, pek zorlamaz,” dedim (konudan biraz uzak kaldığım için imsak 4.45, iftar 19.28 ile bitireceğimi düşünemedim tabii). Ramazan başlamadan bir gün önce bir Twitter kullanıcısı (@lmnylmz) çocukluğumuzda TRT’de yayınlanan duayı post edince dedim, “işte sana nostalji.” Ayraçla sakladım, her akşam orucumu bu duayla mutlulukla açtım; o dua bir sanat eseri çünkü. Babam gazeteden çıkan imsakiyeyi de verince, artık hazırdım.

Yardımcımız Aynur, benim de oruç tuttuğumu öğrenince o kadar sevindi ki her gelişinde iftariyesini benimle paylaştığı bir çıkın getirdi. Yanında çalıştığı fındık tüccarlarının verdiği torba fındık ve kavanoz fındık kremasından, MissBaşak’ta çalışan gelininin aldığı su böreğinden ben de nasiplendim. Tabak boş gitmez diyerek, kendi yaptığım “lemon blueberry ıslak kek”ten verdim. Ramazan geleneklerini böyle içselleştirdiğim için kendi adıma memnun oldum. Umarım dediği gibi ev halkı “çok” beğenmiştir.

Nostaljiye devam etmek üzere, sabahın köründe okula gitmek için yaptığım 40 km sırasında Yaşar Nuri Öztürk podcastleri dinledim. Hemen hemen her konuşma, güzel güzel sureleri konuşurken birden Yaşar Nuri’nin kızgın olduğu bir şeyleri hatırlaması ve onlara bela okuması ile sonuçlandı. Hatta bir konuşmanın yarısı, “mazlum angut olmamalı” dedikten sonra angutluğu kavramsallaştırması ile geçiyor; angutizm nedir, angutluk hangi koşullarda ortaya çıkar, mazlum angut olduğu için mi zalimin zulmü bitmiyor…Halbuki Kalem Suresi’ni anlatıyordu şiir gibi. Şaka bir yana, bir cümlesi çok dikkatimi çekti. “Tek bir sure söyleyeceksem Kuran benim için Maun Suresi’dir,” dediğini duyunca akşam eve döndüğümde açtım okudum. Kamu hakkını gasp edenin namazının geçerli olmadığı hakkındaydı. Yoksulu doyurmayan, yetimi itip kakan, riyaya sapanlar…size diyordu. Bir de Kalem Suresi’nden öğrendim “hayra engel olmak” da büyük günahlar arasındaymış; çekilip iyiliğin önünü açmak büyük sevapmış.

Ramazan’ın ortalarında doğru haberleri seyrediyoruz annemle. İçinde bol bol kötü söz söylenen bir seçim konuşması var. “Öff,” dedi annem, “insan olmanın tadını kaçırdılar.” O kadar hoşuma gitti ki bu söz, döndüm öptüm yanaklarından. Mustafa Öztürk Hoca da, “Yaradılışı insana dar ettiler,” demişti bir televizyon programında. Bu iki sözü aynı kategoride arşivledim kafamda. Kozasından çıkan her kelebeğin kanatlarındaki bütün renkleri biliyor olsa da Allah, onları bir de mutlaka açılmış rüzgarda uçarken görmek istiyor bence. Yoksa neden yaratıp dursun? O kanatların açılmasına engel olmak, ya da hayra engel olmak, tüm varoluşun tadını kaçırıyor.

Son hafta zor geçermiş. Gerçek sınav son günlermiş. Ben de biraz zorlandım. Ama sebebini bilmediğim bir neşe de eşlik etti bana. Hep güzel bir his vardı içimde. Her akşam dinlediğim iftar duasının da etkisi vardı belki de, bilemiyorum. İçimden hep tekrar ettim, “Bizlere yaşama sevinci ver. Her türlü güçlüğe karşı dayanma gücü ver. Senin her şeye gücün yeter.”

--

--